cocuklar mini ogoh-ogoh'larını törene taşırken |
Bali’de yaşayan yabancıların bir kısmı bu günü dört gözle beklerken bir kısmı da haftalar öncesinden kaçış planları yaparlar. Civar adalardaki otel fiyatları katlanır, yine de her yer tamamen dolar. O 24 saati evlerinde kendi başlarına geçirmemek için insanlar havaalanı kalabalıklarını, uçak yolculuklarını, yüzlerce dolarlık harcamaları ve bununla gelen tüm yorgunluğu göze alırlar.
Nedir bizi kendimizden bu kadar uzaklaştıran?
Sanırım çoğu insan bir kere durup kendi içine bakarsa göreceği şeylerden hiç hoşlanmayacağını (bilinç seviyesinde olmasa da) biliyor. Yıllarca göz ardı ettiği, bastırıp kendi içine tıkıştırdığı şeylerin kapağını bir kez açarsa tekrar kapatamayacağı korkusuyla bir durup kendi içine bakmayı hep erteliyor. Bu ertelemeyi haklı görebilmek adına da hep yeni meşguliyetler yaratıyor kendine. Hep gitmemiz gereke bir yerler, yapmamız gereken bir şeyler var. Bunların hiçbirinin olmadığı “korkunç” durumlara ise depresyon etiketi yapıştırıp bu sefer tek başımıza sarhoş olup bilincimizi tamamen kapatıyoruz.
Bunlar çok genellenmiş ve biraz abartılmış örnekler olabilir ama bence doğrular. Siz ne dersiniz?
çocuklar törenin başlamasını beklerken |
hava kararınca bambu meşaleler yakılacak ve geçit başlayacak |
Bali Hinduziminde kötü de iyi kadar gerekli. Kötü tercih edilen bir varolma hali değil tabii ama kimse onun varlığını yadsımıyor. Kötü koşullarda bir yaşam, başkalarına kötülük yapmak, hatta kara büyücü olmak bile karma ile ilgili diye düşünülüyor. Herkesin de geçmiş hayatlarından getirdiği ve bu hayatta onu en çok geliştirecek kendi karmasını yaşadığı düşünülüyor.
çocuklar törenin başlamasını beklerken |
Çocuklar da daha en küçük yaşlardan kötünün biraz daha karikatürize ve eğlenceli halini böyle törenlerde deneyimlemeye başlıyorlar. Kimse çocukları “aman öcü gelecek, hayalet seni kapacak” diyerek bilinmeyenden korkutmuyor. “Kötü var, şunları şunları yaparsan gelir seni bulur ama yılda bir gün biz hepsini kovalar ve yepyeni bir başlangıç yapabiliriz” diyerek hayata hazırlıyorlar. Çocuklar hem iyiyi, hem de yılda belki bir gün de olsa kötüyü, karanlığı görerek büyüyorlar.
Ve günü geldiğinde gözlerinin içine bakarak o kötüyü ateşe verip ertesi gün yepyeni bir başlangıç yapıvermenin mümkün olduğu bir yaşamda büyüyorlar.
2 şey demiştim ama yazarken bir üçüncü çıkıverdi; Çocuklar gözün görmediğini yok saymıyorlar. Kötü ruh belki 5 duyuyla algılanabilen bir şey değil ama bu varolmadığı anlamına gelmiyor. Ve çocuklar algıladıkları kötüyü kendilerince temsil eden kuklalar yapıyorlar, hiçbir detayı esirgemeden…
herkesin ogoh-ogoh'u kendine uygun boyutta :) |
No comments:
Post a Comment