Monday, March 4, 2013

jogjakarta - 1

Endonezya haritası

Herkes son 3 yıldır Asya’da ülkeden ülkeye keyif içinde gezip tozduğumu, sıkıldığımda da arada Türkiye’ye uğradığımı düşünüyor.
Başkalarının ne düşündüğü artık çok da önemli değil ama gerçek farklı.
Evet, Asya’da, bence dünyanın en nefis yerlerinde bulundum ama 2009 Aralıktan sonra bu gidişlerin hiçbiri keyif için değildi. Her seyahatin bir amacı vardı; bir şey öğrenmeye, çalışmaya, birilerine yardım etmeye, meditasyona, daha fazla öğrenmeye, derinleşmeye  gittim hep. Bali’de, Tayland’da her gece beynimde binbir yeni ders dans ederken uyuyakalmaya çalıştım. Boş bir günüm kaldıysa bir kafede tembellikle geçiremedim hiç, mutlaka gidecek bir şifacı, ders alınacak bir keşiş, benden deneyimli bir terapist aradım, hiçbirşey bulamasam oturup anatomi falan çalıştım.
Gittiğim her yer ve yaşadığım her deneyim özel ve güzeldi ama kolay ya da hafif oldukları söylenemez. 2 hafta önce olduğu gibi hastalanacak kadar kendimi yorduğum dönemler oldu.

Yine Bali’deyken ve herkes beni sadece kıştan kaçmak için tropik iklime gitmiş, bir plajda elimde hindistancevizi suyuyla keyif yapıyor diye düşünürken ben nerdeyse 5 haftadır günde 11 saat çalışıp yeni CranioSacral terapistlerin eğitimlerinde asistanlık yapıyorum. Eğitime ara verilen günlerde de gönüllü olarak Endonezyalılara CranioSacral seansları veriyorum. (Bali’de bu çok değerli ve pahalı bir terapi, ancak sadece turistler ya da yabancılar faydalanabiliyor. Çünkü tek bir seans Bali’de sekreterlik ya da bakıcılık yapan birinin 2 haftalık gelirine denk. Buradaki yabancıların sadece kendilerine faydalarının olmasından fena halde rahatsız olduğum için ben de Endonezyalılarla bağış karşılığı çalışıyorum. ne kadar ödeyebiliyorlarsa o kadar veriyorlar. Ve tabii bu kadar merak ettikleri bir şeyi ilk defa deneyimleme şansı buldukları için) duyan herkes seans istiyor ve ben de tatil günlerimde de çalışmış oluyorum.

Foursquare’de hep aynı yerel lokantalara check-in yaptığımız için tanıştığım Endonezyalı sanal bir arkadaşım var. 2 yıldır birbirimize foursquare’den hal hatır sorar ve lokanta tavsiyesi veririz ancak ilk defa 3 hafta önce yüzyüze tanışabildik. Bowo, Jogjakarta şehrinden ayın yarısını iş için Bali’de geçiren gencecik bir çocuk. Oturup kahve içerken bu kadar yıl Endonezya’da olup Jogja’ya hiç gitmemenin ne kadar garip olduğunu söyledi.
Tugu: Jogja'nın sembolü
Haksız değil. Jogja çok özel bir şehir. En büyük ve iyi üniversiteler, dünyanın en büyük Budist ve Hindu tapınakları ve en geleneksel Endonezya el sanatlarının korunduğu köyler burada. İşin ilginci Jogja, Endonezya içinde “special district” yani özel idare diye geçiyor çünkü Jogja hala sultanlıkla yönetiliyor. 17bin adadan ve 230 milyon nüfustan oluşan bir cumhuriyet içinde Jogja 30 kilometrekare alanda ve 3.5 milyon nüfuslu, oldukça da gururlu bir sultanlık. Yani gerçekten ilginç ve görülmesi gereken bir yer.

Bowo’yla buluştuğumuzun gecesi gaza gelmiş olarak Jogja biletimi aldım. Yıllardan sonra ilk defa sadece turistler gibi gezmek görmek için bir yere gidecek olmak beni acayip heyecanlandırdı. Ne yeni bir kurs, ne manastır… yemek yemek, tapınak gezmek ve Japon turistler gibi fotoğraf çekmek dışında hiçbir motivasyon olmadan.

Ya da safça öyle olmasını umdum. 

2 comments: