Monday, January 28, 2013

sonrasında...


4. sabah yine 6:30da Phra B’nin yanındayım. Bu kadar uykusuzluk ve insansızlıktan sonra yorgun, sefil, sürünüyor halde olmam gerek değil mi? Tam tersi. 72 saat öncesine göre her anlamda çok çok daha iyiyim. Eh biraz kokuyorum, saçlarım da yağlı ama gözlerimdeki ışıltıyı hissediyorum – aynaya bakmama gerek yok. Hala müthiş bir enerjim var, bambaşka bir canlılık hali yaşıyorum, uykuya hiç ihtiyacım yok. Phra B güneş yükseldikten sonra yıkanabileceğimi, bugünün serbest günüm olduğunu, konuşmak dışında her şeyi yapabileceğimi söylüyor. Konuşmamam gerektiğini özellikle vurguluyor, bu kadar gün sessizlikten sonra aşırı iletişim şok etkisi yaratabilirmiş. Bazı kurallar çiğnenmek içindir ya, bu tam onlardan biri… “Anladım” diyip hemen George’u aramaya gidiyorum. Bir gece önce odada otururken onun için liste yapmıştım, neler oturumu kolaylaştırıyor diye, başlamadan önce mutlaka paylaşmam gerek.
şu manzarada ve açık havada meditasyon yapmayı özleyeceğim

Yemekhanenin önünde buluyorum George’u, kaygılı bir ifadeyle yüzüme bakıp nasıl olduğumu soruyor. “Nasıl görünüyorum?” diyorum, “Şaşırtıcı şekilde çok iyi görünüyorsun” diyor. Güzel, demek ben kendimi kandırmıyormuşum, gerçekten kendimi hissettiğim kadar iyi de görünüyormuşum. Bir solukta ona listemi özetliyorum, biraz motive etmeye çalışıp, oturumunda ona şans diledikten sonra herkes kahvaltıdayken duşa koşuyorum.

Günlerdir hep başım önde, 1 metre öteye bakarak yürümeye alışmışım, başımı kaldırım insanların gözlerine bakıp gülümsemek ilk başta garip geliyor. İlk yan odadaki Tay komşum yaklaşıyor, oturumun nasıl olduğunu soruyor, biraz on anlatıyorum. Çamaşırhaneden dönerken de karşı bloktan bir kız uzun uzun soruyor, uyumuş muyum, kaç saat meditasyon yapmışım, neler zormuş… Sonradan öğreniyorum ki ülkesinde televizyon için röportajlar yaparmış, bana da stüdyo konuğu gibi davranması ondan olsa gerek.

Karşılaştığım herkes “nasıldı” diye sormaya devam ediyor, zor muydu, dayanabildim mi, yapabildim mi… Birkaç kişiyle konuşup aynı cevapları verdikten sonra, ve her ne kadar kahraman gibi karşılanmak hoş olsa da fena halde sıkılıyorum (Phra B bunun için mi kimseyle konuşma dedi diye düşünmeden de edemiyorum).
Kararlılık oturumunun bizim alışageldiğimiz anlamda, ölçülebilir başarıyla hiç ilgisi yok. Böyle düşünmek çok daha kolay ve anlaşılabilir olsa da kim uyumadan en uzun süre oturacak yarışması değil bu. Buna indirgendiği an Kararlılık oturumu amacını ve anlamını yitiriyor.

Daha çok yeni ama fark edebildiğim kadarıyla bir şeyler değişti, ilerleyen günler hatta belki aylarda bunun daha netleşeceğini, bazı değişimlerin ise ancak zamanla kendini göstereceğini düşünüyorum. Aralarda uyuyakaldım. Değil yürümek ayakta bile duracak gücüm kalmadığında, en derinlerdeki kaslarım artık sızlamaktan yanmaya geçtiğinde uzandım. Uzanınca da tabii ki uyudum. Ayakta kalmak için direnip yere yıkılanlar da varmış. Onların seçimi, onların öğrenme yolu… Ben öyle yapmadığım için çok mutluyum. Ne oturumun kendisi, ne kaç saat meditasyon yaptığım, ne de kaç dakika uyuduğum önemli değil, benim için tek önemli şey var; 70 saat boyunca meditasyon yapınca fark ettiklerimi, gördüklerimi bugünden itibaren hayatıma nasıl uyguladığım… Buradan çıkıp her şeyi aynen bir ay önce yaptığım gibi yapmaya devam edersem Kararlılık oturumu zavallı bir başarı kriterine ya da övünme hikayesine indirgenecek…. Bu da bir yol tabii, ama benim istediğim bu değil.

Bir de farkediyorum ki yumuşamışım. Phra B her zaman içiniz, en merkeziniz yumuşacıktır, öyle de kalsın derdi. Kursun ortalarına doğru fark etmiştim ki benim merkezimin çevresinde kabuk oluşmuş. Kabuğun altı belki hala yumuşaktı ama oraya ulaşmak mümkün değildi. Kararlılık oturumunun 2. gününde bir şekilde o kabuk çatladı. O en yumuşak merkez her neresi ise ortaya çıktıkça ben de yumuşadım. Yüzüm yumuşadı,bakışlarım değişti, bedenim yumuşadı. Az önce (enerji fazlasını atabilmek umuduyla) kısa bir yoga seansı yaptım ve belki de son 2 yıldır hiç olmadığım kadar esnek olduğumu fark ettim. Günlerdir uyumadan sadece oturduğum düşünülürse bu ya bir mucize ya da gerek fiziksel, gerek duygusal, gerekse zihinsel anlamda yumuşadığımın kesin bir göstergesi.

No comments:

Post a Comment