Thursday, January 24, 2013

kararlılık oturumu - 3. gün

tropik bir çiçek, adını hala öğrenemedim
Sabah 06:30da yine Phra B’nin yanına gidiyorum. Kararlılık oturumunda her gün bir sonraki gün için hazırlık, ve tabii ki kursta bugüne kadar geçirdiğim 18 gün de aslında bir anlamda bu son günün ön aşamaları imiş. Daha öncekilerden öğrendiğim kadarıyla bu son gün kişinin “bliss” deneyimlemesi hedeflenmiş.
(Bliss’i tam karşılayan Türkçe bir sözcük bulamadım, o yüzden bliss olarak kullanacağım.) Meditasyonda deneyimlenen “bir”lik anı ve onunla birlikte gelen derin ve yoğun mutluluk hali diye özetleyebilirim.

Phra B bana üçüncü günün programını verdi, ilk oturumdan önce 1 dakikalık Bliss deneyimi için niyet etmemi, onu yaşadıktan sonra takip eden oturumlarda da bu niyeti 5-10-15-…-30 diye artırmamı söyledi. İlk tepkim “Yok artık, kim 15-20 dakika bliss kaybetmiş de ben bulacağım” oldu. Sonra ara ara şüphelerim olsa da o ana kadar Phra B’nin her dediğini aynen uyguladığımı ve bunun (beni şaşırtsa da) hep olumlu sonuçlar getirdiğini hatırladım. Hem zaten Phra B’nin tanımına göre ikinci günde birkaç kere, belki 20- 30saniyelik bliss anları yaşadığımı fark ettim. Bunu söyledim, onayladı “Doğrudur, çünkü ikinci gün çok uzun oturumlar yapmışsın. Şimdi de onu bilinçli olarak ve uzayan sürelerle yapmayı hedefle” dedi.

Her şey oldu, bu da neden olmasın ki diye kendimi ikna etmeye çalışarak odama gittim ve uygulama kağıdında yazdığı gibi 1 dakikaya niyet ederek oturuma başladım. Meditasyona başladıktan 5-10 dakika sonra o bliss anına düşüverdim! Bir önceki gün tamamen tesadüfen yaşadığım o anı bilinçli olarak çağırmış ve deneyimlemiş olmak o kadar garipti ki... Anka kuşu ya da denizkızı gibi hisettim kendimi, çünkü kendimce bir efsaneyi gerçeklemiştim! Niyetin gücü mü, 2 gece uykusuzluktan sonra tüm savunma mekanizmalarımın kırılmış olması mı, günlerdir mağarasından çıkmadan Nirvanayı hedefleyen bir keşiş kadar meditasyon yapmış olmam mı bilmiyorum ama oluverdi!

Bundan biraz güç almış, birazcık da şımarmış olarak ikinci oturumumda 5 dakika Bliss için niyet ettim. Meditasyonda kesin süreyi bilmek mümkün değil ama 5 dakikaya oldukça yakın bir süre tekrar o Bliss anına düşüverdim. Düşmek diyorum çünkü o anı tanımlayan daha iyi bir fiil yok. Sanki rüyada düşüyormuşçasına farklı bir bilinç seviyesine giriveriyordum.
Üçüncü oturumda artık iyice güvenle 10 dakikaya niyet ettim. Baaaam! Oturumun daha başlarında tekrar Bliss halini deneyimledim, sanırım 7-8 dakika kadar sürdü.

Bliss çok farklı bir varoluş hali. Türkçe karşılığı olmaması ya da İngilizcede bile yeterince tanımlanamamış olmasının sebebinin bu durumu karşılayacak kelime azlığından olduğunu düşünüyorum. O andaki mutluluğu ifade etmeye çalışmak Bliss'i daha anlaşılır kılmıyor, sadece anlamını daraltıyor.

O ana kadar oldu mu, olduysa kaç dakika, nereye gittim diye şaşırmaktan dikkat edemediğim bir şeyi daha fark ettim. Bliss anını yaşamak inanlmaz bir enerji veriyor. 3. oturumda artık daha fazla yerimde duramadım, meditasyonumu yarıda kesip ayağa kalktım, yürüdüm, çıktım çay aldım. Hareketsiz kalmak mümkün değil. Öğlen yaklaşık 1e kadar yürüme meditasyonlarını bir şekilde tamamladım ama oturma meditasyonlarımda her seferinde en fazla 20 dakika sonra hareketsiz durmayı imkansız hale getiren bir enerji ve canlılıkla ayağa fırladım.

Randevumuz olmamasına rağmen Phra B’nin odasına gittim, beni görünce çok şaşırdı. Tekrar tekrar Bliss anları yaşadığımı ve bunun bana kendimi yenilmez, yorulmaz hissettiren bir enerji verdiğini, ancak yan etki olarak hareketsiz kalamadığımı söyledim. Phra B ilk defa standart hoca söylemi dışına çıktı, “Seni çok iyi anlıyorum, ben de bir haftalık kararlılık oturumları yaptım ve inan o hali iyi biliyorum. Ancak o dürtüyü yenmen ve oturabilmen gerek. Bunu hedefle ve denemeye devam et” diyerek beni odama gönderdi. Eh, bir keşişle aynı dürtüleri ve o dürtülerin beraberinde getirdiği engelleri yaşıyor olmak ilginç.
Ne hoş değil mi, artık dünyevi değil münzevi sorunlarım var…

yeni başlayanlar için meditasyon daha iyi anlatılamazdı!

Denemelere devam etmek için odama döndüm ama kurs başından beri bir Kararlılık oturumunun ilk gecesi, bir de son gün sakince meditasyonda oturmaya çalışmak beni en zorlayan zamanlar oldu.

Öğleden sonra çay almak için dışarı çıktığımda kapıma mandallanmış bir poşet buldum. İçinde bir dilim taze ananas, yer fıstığından yapılmış bir tatlı ve bir derginin köşesinden yırtıldığı belli olan bir kağıdın üzerine yazılmış “Mutlu 2013” notu vardı. Tabii ya, günlerden 31 Aralıktı ve ben yine başarıyla kendimi hiç kimsenin yıl başını kutlayamacağım, kimsenin de bana ulaşamayacağı bir ortama getirmeyi başarmıştım. Her türlü modern iletişime kapalı olsam da George kapıma bir poşet mandallayarak çok düşünceli ve beni çok mutlu eden bir hediye vermeyi başarmıştı. Mandal varken kimin emaile ihtiyacı var ki?

Ancak ben bu hediyeden fena halde etkilenmiştim ve mutlaka karşılık vermem gerekiyordu. Odamda muz, karnıbahar ve mum dışında hiçbirşey yoktu. Mumlardan birini aldım, birkaç saat o mum elimde meditasyon yapıp kendimce o mumu kutsadım. Sonra herkes çantingdeyken ormanda güzel kokulu otlar aradım, limonotu olduğunu tahmin ettiğim aromalı otlar buldum, mumun çevresini olabildiğince şık bir şekilde sarıp, bir de güzel bir yılbaşı notu ekleyip George’un kapısına bıraktım. Ot arama, sarma ve not yazma neredeyse 2 saat sürdü. İyi de oldu, enerji fazlam da biraz dengelenmiş oldu.

Geceyarısı manastırdaki herkes yukarıdaki gözlem alnına çıkıp havai fişek gösterisini izleyecekti. Chiang Mai’deki gösteri çok özel olurmuş. Pavel bile önceden yukarı çıkacağını ama herkesten uzak bir köşede duracağını söylemişti, ben de son gecemde asla kalabalıklara karışmayacağımı ve odamdan çıkmayacağımı söylemiştim. Yine de saat 12de yatakhanenin dışına çıktım, kurstaki herkes en yukarıda olduğu için tektim ve gösteriyi de ağaçların arasından da olsa izleyebildim. Havai fişekleri çok severim, ve hep de coşkuyla izlerim ama o derin meditasyon deneyimlerindn sonra nedense pek bir sönük geldi.

Gece yarısından sabah 6:30a kadar olan süre pek uzundu. Artık son gün olmasından gelen bıkkınlık mı yoksa istediğimde Bliss anını deneyimleyebiliyor olmanın getirdiği şımarıklık mı bilmiyorum ama kalan saatlerin çoğunu odamda duvara yaslanmış oturarak geçirdim.

No comments:

Post a Comment