Monday, January 14, 2013

kararlılık oturumuna hazırlık


Kursun 14. gününde Phra B beni çağırıp, Kararlılık oturumunu anlattı. Bana hiç konuşma fırsatı vermedi, “Şimdi bir şey söyleme, 2 gün sonra seni tekrar çağıracağım o zaman kesin kararını söylersin” dedi. Anlattıkları çok mantıklıydı, 3 gün boyunca belirli bir programa meditasyon yapmanın sinir sisteminde yaratacağı değişimleri anlattı. Uyumama, yıkanmama konuşmama kurallarının sebeplerini çok mantıklı şekilde açıkladı. Beni can evimden vuran kısmı bu oturumun meditasyon pratiğimde belki 3-4 yıllık düzenli uygulama kadar gelişme sağlayacağını söylemesi oldu – daha ne isterim ki... İstersem birinci günün sonunda bile bırakabileceğimi söyledi. 2 gün beklememe gerek yok aslında, ben de başlayacağımı biliyorum, Phra B’de bunu biliyor. İkimiz de sadece formaliteleri takip etmek adına 2 gün bekledik.

Manastırda olduğum sürede aslında 21 günlüğüne gelmiş olan 3 kişi Kararlılık oturumunu yapmamaya karar verip 17. günde kurstan ayrıldılar. Ara sıra düşünmüyor değilim, onların fark ettiği ve kendilerini koruduklar birşeyler var ve ben onu gözden mi kaçırıyorum diye. Artık fark etmiyor gerçi, her ne olursa olsun ben başlıyorum.

George'un düşünceli hediyesi - hala yanımda taşıyorum
Benden bir gün sonra Pavel, benim bitirdiğim gün ise George Kararlılık oturumlarına başlayacaklar. Başta bizim aramızda olmak üzere tüm manastır ahalisinde nasıl sıkı bir dayanışma ve bilgi paylaşımı var anlatamam. Kantinci bile bugün bana “Kadınlar daha dayanıklı, sen çok kolay yapacaksın” diyerek göz kırptı. Havalar bu ara soğuk, özellikle geceleri. Oturumları bitip merkezden ayrılanlar bana çok güzel battaniyeler, çoraplar ve çaylar bıraktılar. Pavel tüm deneyimlerini paylaştı, neler almam gerektiğini anlattı. Oturum başlamadan önceki gece de bir paket çekirdek getirdi, ben de ona badem verdim. Bir de sebze satan bir yer bulmuş, yarın brokoli alıp kapıma bırakacak – haftalardan sonra taze sebze yiyebileceğim bu çok değerli. Komşum Anne ile birlikte pet su şişelerini kesip içine toprak doldurup mumluklar ve tütsülükler yaptık. George bugün benimle pazara geldi, aldığım kilolarca meyveyi taşımama yardım etti. Bir de nefis bir hediye yapmış bana. manastırda ayna yok diye sızlanıp duruyordum, pazardan bir cep aynası bulup üzerine "I do it" yazmış.  Dağ başında bir manastırdayız, burada hiçbirşey olmadığı düşünülünce nasıl süslü, nasıl özenilmiş… Müthiş duygulandım.

Destek oldular ama bir yandan da hem George hem de Pavel çok dalga geçtiler, manastırın tarihi boyunca kimse Kararlılık oturumuna senin gibi hazırlanmamıştır diye. Fark etmedikleri, aslında aldığım her çeşit meyveyle, katlayıp bir kenara koyduğum her battaniyeyle aslında ben kendimi duygusal olarak da bu oturuma hazırlamaktaydım. Onlar pek “biz hiç hazırlanmadan da yapıveririz” diye dolanıyorlar. 3 gün sonra göreceğiz hazırlanmak mı hazırlanmamak mı daha iyiymiş.

Bir deneyeyim, bakalım nereye kadar gidecek diye başlayacaktım bu oturuma, oysa biraz baskı hissetmeye başladım. Bu kadar hazırlıktan, destekten sonra “Uykum geldi, bana müsaade” diyerek ikinci günde bırakamam artık.

2 comments:

  1. Neden bu kadar heyecanlandım ki? Yaptığını biliyorum:) 3 gün uyumamayı düşünemiyorum bile:)

    ReplyDelete
  2. acaba benim o zamanki heyecanım sana mı geçti? empat arkadaşım benim :)

    ReplyDelete