Monday, December 10, 2012

Türkiye'de 369 gün


369 gündür Türkiye’deydim, şimdi Abu Dhabi havaalanında Tayland uçağımı bekliyorum.
Son yıllarda hayatım ilginçleşti, “asla” dediğim her şey tek tek oluyor, ve “her zaman” dediğim hemen her şey ise zamanla hayatımdan çıkıveriyor… Sanırım artık ne dediğime daha bir dikkat etmeliyim.

4 yıl önce Dubai’de kocaman arabamla kocaman işime giderken birisi bana “3 vakte bunların hepsini geride bırakıp Bali’de yalın ayakla yoga hocalığı yapacaksın” dese muhtemelen gülerdim

Bali'nin çeltik tarlaları
Ondan 2 yıl sonra Bali’li bir ailenin bahçesinde küçük bir odada mutluluk içinde  yaşayıp giderken birisi bana “bir gün hiç tanımadığın, baştan aşağı turuncu giyinmiş bir adamın tek lafıyla bir anda İstanbul’a döneceksin” dese, muhtemelen onun deli olduğunu düşünüp yanından uzaklaşırdım.

Şimdi ise İstanbul’dayım, üstelik son 3 yılda bunların hepsini yaşadım. Bu hafta buradaki evimi boşaltıp kışı geçirmek için tekrar Asya’ya dönüyorum. Ancak bahar gelince nerede ne yapıyor olacağım konusunda pek bir fikrim yok. Ve bugüne kadar yaptıklarımı düşününce aslında kış için 10,000 kilometre güneydoğuya göçüyor olmak pek makul görünüyor.

Sabit bir yerim, kendimi ait hissettiğim bir şehrim, döndüğümde beni bekleyen bir düzenim yok. Bangkok’ta bir dolapta tripodum ve manastır kıyafetlerim, Bali’deki ailemin evinde kalın yağmurluğum ve ıvır zıvır eşyalarım, İstanbul ve Mersin’de ise geri kalan giysilerim ve kitaplarım var. 3 ülke ve 4 şehre yayılmış olarak yaşamaktayım ama aslında sahip olduğum hiçbirşey yok. Bu yerlerin her birinde birbirinden tamamen farklı hayatlarım var. Hepsi de beni tamamlayan hayatlar, hepsini ayrı seviyorum.

Bali’deki köyüm Ubud, durmadan öğrendiğim ve her gittiğimde baş döndüren hızda değişimlere, dönüşümlere ev sahipliği yapan yer.
Tayland derinleştiğim yer. Yağmur ormanları, manastırlar, Budist keşişler ve haftalar süren sessiz meditasyonlarla durabildiğim ve her şeyi olduğu gibi fark etmemi sağlayan yer.
Türkiye ise belki de tüm bunların test edildiği yer. Tayland’daki bir keşişin dediği gibi manastırlarda sakinlik ve içgörü ile kalabilmek kolay iş, bunu İstanbul’un göbeğinde yapabiliyor olmak ise değişimin belki en gerçek göstergesi.

Şimdi fark ediyorum ki bu bir döngü; değişmek, değişimi içselleştirmek ve sonra bunu lafta bırakmayıp en zorlu koşullarda bile uygulayabilmek. Asla bitmiyor, asla “ben oldum” diyemiyorum, değil hayatın kalanını, 2 ay sonrasını bile tahmin edemiyorum...

Sanki geçtğimiz 369 günde zorlu bir dersin sınavını verdim. Tayland’da 21 günlük bir meditasyon oturumu benim yaz tatilim olacak. Sonra bir üst sınıfın derslerini almak için Bali’de olacağım. O dersin sınavları nerede ve ne zaman olacak henüz bilmiyorum.

No comments:

Post a Comment